DEVAM: 35- MELAHİM
(ŞİDDETLİ SAVAŞLAR VE ÇATIŞMALAR) BABI
حدّثنا
عَلِيُّ بْنُ
مَيْمُونٍ
الرَّقيُّ. حدّثنا
أَبُو
يَعْقُوبَ
الْحُنَيْنِيُّ
عَنْ كَثِيرِ
بْنِ عَبْدِ
اللهِ بْنِ
عَمْرِو بْنِ
عَوْفٍ، عَنْ
أَبِيهِ،
عَنْ
جَدِّهِ؛
قَالَ: قَالَ
رَسُولُ
اللهَ: ((لاَ
تَقُومُ
السَّاعَةُ
حَتَّى تَكُونَ
أَدْنَى
مَسَالِحِ
الْمُسْلِمِينَ
بِبَوءلاِءَ)).
ثَمَّ قَالَ
صلى الله عليه
وسلم
((يَاعَلِيُّ!
يَاعَلِيُّ!
يَاعَلِيُّ!))
قَالَ:
بِأَبِي
وَأُمِّي!
قَالَ
((إِنَّكُمْ
سَتُقَاتِلُونَ
بَنِي
الأَصْفَرِ
وَيُقَاتِلُهُمُ
الَّذِينَ
مِنْ
بَعْدِكُمْ حَتَّى
تَخْرُجَ
إِلَيْهِمْ
رَوقَةُ
الإِسْلاَمِ،
أَهْلُ
الْحِجَازِ
الَّذِينَ
لاَ يَخَافُونَ
فِي اللهِ
لَوْمَةَ
لاَئِمٍ. فَيَفْتَتِحُونَ
الْقُسْطَنْطِينِيّةَ
بَالتَّسْبِيحِ
وَالتَّكْبِيرِ.
فَيُصِيبُونَ
غَنَائِمَ
لَمْ يُصِيبُوا
مِثْلَهَا.
حَتَّى
يَقْتَسِمُوا
بِالأَتْرِسَةِ.
وَيَأْتِي
آتٍ
فَيَقُولُ:
إِنَّ
الْمَسِيحَ
قَدْ خَرَجَ
فِي
بِلاَدِكُمْ.
أَلاَ وَهِي
كِذْبَةُ.
فَالاْخِذُ
نَادِمٌ)).
في الزوائد:
في إسناده
كثير بن عبد
الله، كذبه الشافعيّ
وأبو داود.
وقال ابن
حبان: روى عن
أبيه عن جده
نسخة موضوعة
لا يحلّ ذكرها
في كتب، ولا
الرواية عنه
إلا جهة
التعجب.
Amr bin Avf
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu, demiştir: Bevlâ (denilen yer) de müslümanların düşman'a karşı
sınırda nöbet bekleyen silâhlı kuvvetlerin en düşüğü olmadıkça kıyamet
kopmayacaktır. Sonra O, (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Yâ Alî, Ya Ali, Yâ Alî,
buyurdu. Ali de: Babam anam sana feda olsun (Buyur), dedi Resûl-i Ekrem (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)
Siz muhakkak
Benü'l-Asfar (yani rumIar) ile savaşacaksınız. Sizden sonra gelenler de onlarla
savaşacaktır. Nihayet Allah yolunda hiç bir kınayanın kınamasından korkmayan,
seçkin müslümanlar olan Hicaz halkı onlarla savaşa çıkacaklar ve tesbih ve
tekbirle Kostuntiniyye'yi fethedecekler. O güne dek misIini elde etmedikleri
öyle bol ganimet mallarını elde edecekler ki kalkanlarla bölüşecekler. Gelen
bir adam da (müslümanlara):
Şüphesiz Deccal
sizin memleketlerinizde çıkıverdi, diyecek. Bilmiş olunuz ki o haber yalandır.
Artık O haberi tutan (yani inanan) pişmandır, terkeden (Yani inanmayan) da
pişmandır. buyurdu.
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Kesir bin Abdillah var• dır. Şafii ve Ebu
Davud onun yalancı olduğunu söylemişlerdir. İbn-i Hibban da şöyle demiştir: O,
babası aracılığıyla dedesinden bir takım mevzu hadisler rivayet etmiştir. O•
hadisleri kitabıarda zikretmek ve o adamdan rivayette bulunmak helal değildir.
Meğer ki hayret ve şaşkınlık yönünde ola.
AÇIKLAMA: Senedinin durumu yukarda anlatılan ve Zevaid
türünden olan bu hadiste geçen "Mesalıh" Meslehe'nin çoğuludur.
Meslehe: Düşmana karşı gediklerde bekleyen silahlı güç demektir. Meslehe:
Düşmanın saldırmasına elverişli gedikler ve sınırlar manasına da gelir.
Bevla: Bir
semtin adıdır. Sindi'nin beyanına göre en-Nihaye'de şöyle denilmiştir: Bevla,
bedevilerin hacıları soyduğu bir yerin ismidir.
Benü'l-Asfar,
rumIardır.
Etrise: Türs'ün
çoğuludur. Türs, kalkan demektir. Ganimet malları çok olunca kalkanlar ölçek
olarak kullanılmıştır.
Deccal'ın
çıktığına dair gelen yalan habere inananın pişman olması sebebi açıktır. Çünkü
gelen haber asılsızdır. İnanmayıp da bu habere kulak vermeyen kimsenin pişman
olmasının sebebi ise DeccaI'ın o olaydan sonra pek zaman geçmeden çıkmasıdır.
Bu itibarm bu haberi duyan kimse Deccal'a karşı hazırlıklı olsa daha iyi etmiş
olur. Sindi bu iki cümleyi böyle açıklamıştır.